Bilgisayarımda sorun çıktı, ne yapmalıyım?

Eskiden acı salatalık diye birşey vardı, bilen bilir; salatalık alınca bazen acı çıkardı. Ama artık kalmadı. Hatta yeni nesiller acı salatalığın ne olduğunu bile bilmezler. Bilgisayarda ise yazılan programların bir çoğu halen hatalı çalışıyor. Demekki hıyarcılar bile bu sorunu çözmüş ama biz bilgisayarcılar henüz bu işi başaramamışız. Alacak çok yolumuz var. Sonuçta yeni bir bilim, yeni bir alan. Gelin görün ki bu yeniliğin yanında, işin diğer bir boyutu da var, sorun meslektaşlarımızdan kaynaklı olduğu için sorunun ceremesini çekmek de yine meslektaşlarına düşüyor.


Bilgisayarla az çok ilgili her insan karşılaşmıştır “bilgisayarım açılmıyo” ya da “bu ara biraz yavaşladı” gibi sorularla. Malesef verilebilecek hiçbir cevap yok. Bir bilgisayarın açılmaması için power düğmesine basmamaktan tutun da akla hayale gelmeyecek sayısız gerekçe olabilir. Bunlardan hangisinin neden olduğunu anlamak için en azından bilgisayarın başında olmak gerekli. Kaldı ki, bu tür sorulara maruz kalınan zamanlarda genelde ortada bilgisayar yoktur ve bilgisayarın sorunları genel de ısmarlama olarak, ayaküstü çözülmeye çalışılır.

Soruların şekli de önemlidir. Bu tür sorular genelde tepeleme olarak gelir. Yani, soruna dair herhangi bir açıklama yapmaksızın, ya da en azından zahmet edip de kullanılan programa, sürüme vs. dair bile en ufak bir bilgi vermeksizin direkt olarak “şimdi hani giderlere borç eklerken bazen hata veriyo. Onu nasıl hallederiz?” türünden sorular gelir. Gider ne? Borç eklemek ne demek? Hangi program bu -daha da genel olarak; işletim sistemi ne? Neredeyiz, ne yapıyoruz? Sanki bilgisayardan az çok anlıyoruz diye dünyada yazılan bütün programları, onların bütün hata mesajlarını bilmek zorundaymışsınız gibi bir durum vardır ortada -ya da yeryüzünde sadece üç program yazılıyormuş gibi dar bir bakış açısına kurban gitmişsinizdir. İnanılmaz bunaltıcıdır. Can sıkar, keyif kaçırır. Karşınızdaki kişiye “sen hangi programı kullanıyorsun” diyince de sana garip garip bakar. Sonra adını bile duymadığınız abidik gubidik bir programın ismini söyler. “Ben o programı hiç duymadım, bilmiyorum” diyince de alaycı bir gülümsemeyle bakar ve içinde bilgisayardan hiç anlamadığına dair bir takım imalar içeren cümleler söyler.

Bu tarz sorular benim ömrümü yedi. Artık duymamazlıktan geliyorum ama malesef bu hayatımın bir gerçeği. Soracaklar. Alnıma “bilgisayarla alakalı herhangi birşey soranın anası babası ölsün” yazsam bile soracaklar. Ne yapalım, çekeceğiz. Ama bu tür sorulardan tabi ki en dayanılmaz olanları donanımla ilgili olanlarıdır. Mesela “benim laptopun monitörü biraz kırmızı gösteriyo. İnternetkafeci bir arkadaşım var o dedi ki, bunun tüpü gevşemiştir ondan dır da bıdı bıdı bıdı … mı?” O an birden sinirlenip, “sen kimden aldıysan ona git, o sana nasıl sıkıştıracağını söyler” ya da “o çok akıllı internetkafeci arkadaşın yardımcı olmuyor mu” demek geliyor içimden ama böyle bir cevap karşıdakini incitebileceği için “ya ben çok anlamam laptoptan, sen teknik servisine bi göster. Her markanın her modelin sorunu farklıdır” tarzında yumuşak başından savma cevapları verirken arada söylenen bir söz ise işin daha farklı bir boyutunu ortaya koyar. “Yaw teknik servisten çok para istiyolar”. O an “Ha, senin paran kıymetli ama benim beleş zamanım sana hizmet için var, kusura bakma bilemedim. Getir hemen sıkıştırayım onun tüpünü” diye başlayıp ardından ağzını bozmak şeklinde devam eden, kavgayla sonuçlanması muhtemel cümleler silsilesinin başlangıcını yapmak gerekiyor da, neyse. Terbiyeli, iyi insanlarız, yapmayız öyle şeyler.

Gelgelelim, konunun özüne. Bilgisayarda bir sorunla karşılaşınca ne yapmak gerekli? Bunları maddeler halinde açıklayacağım.

1)Çevrenizde bilgisayardan anlayan birisi varsa hemen ona musallat olmayın

İnsanlar bilgisayarda herhangi bir sorunla karşılaştıklarında derhal bilgisayardan anlayan tanıdıklarını telefonla arar, ya da mümkümse -fiziksel olarak, yanına gelir ve ona sorununu yukarıda da belirttiğim tarzda anlatmaya başlar. Bu esnada senin bir işin var mı, o an müsaitmisin, değilmisin gibi temel medeniyet kurallarının bile pek bir önemi yoktur. Bu da bünyelerde sıkıntı ve strese, ayrıca zaman kaybına neden olur.

2) Aramaya inanın

Eğer soruna neden olan programı yeryüzünde ilk kez siz kullanmıyorsanız, mutlaka sizden önce başka birileri de o programı kullanmıştır ve o sorun her neyse mutlaka başkaları da karşılaşmıştır. Bu soruna karşı çözümler de internette mevcuttur büyük ihtimalle. Bu durumda bilgisayarda bir soun olunca, bilgisayarcı arkadaşınıza musallat olmak yerine sorunu internette arayın. Sorunun çözümünü daha hızlı bulmak konusunda da bir takım önemli ipuçlarına yervermek istiyorum.

Ortada bir hata mesajı varsa hata mesajını aynen Google’a yazın. Bu sizi muhakkak bir sonuca görütecektir. Genelde soruna ilişkin çözümler veriliyorsa hata mesajına mutlaka yerverilir. Buradan da ilk sayfadan direkt olarak çözüme ulaşmanız çok büyük bir olasılıktır. Yalnız birkaç noktaya dikkat etmek gerekiyor. O da şu ki; arama yaparken hata mesajı üzerindeki değişken olması muhtemel alanları dikkate alarak arama yapmak. Örneğin “sayın Fahrettin, programınız veritabanı hatası yüzünden…” gibi bir mesajdaki “sayın Fahrettin” kısmını aynen Google’a yazarsanız ancak adı Fahrettin olup da bu sorunla karşılaşan birileri varsa sorununuza çözüm bulabilirsiniz. Aksi takdirbe bir sonuca ulaşamazsınız. Fahrettin kısmını cümleden çıkarın.

3) Sorunu önce basit yerlerde arayın

Eğer bilgisayarda bir sorun varsa bunun sebepleri hakkında da fikir yürütecekseniz, herzaman basitten karmaşığa doğru olabileceği şeklinde bir önyargıyla yaklaşın. Çünkü basit bir sorunun ortaya çıkma olasılığı kompleks bir soruna göre kat be kat daha yüksektir. Örneğin, bilgisayarınız açılmıyorsa, hemen virüs olduğunu, anakartın yandığını vs. düşünmeyin. İçinde disket unutmuş olabilirsiniz. Ya da word çalışmıyorsa bu durum bilgisayarın formatlanmasını gerektirmez. Ya da internete giremiyorsanız, modemin fişini takmayı unutma olasılığı, modemin yanmış olma olasılığından defalarca kez daha yüksektir.

4) Sorunlara karşı önceden önlem alın

Aslında bu en önemli husustur. Yani bilgisayarınızın, size en iyi şekilde hizmet vediği o güllük gülistanlık günlerin büyüsüne kapılıp, bunun ömür boyu süreceğini sananlar elbet birgün yanıldıklarını anlayacaklardır. Bir sistem mutlaka hata verir. Aksi görülmemiştir. Genelde de sistemler hata verince insanların aklına kötü şeyler gelir. İşte o güzel günlerde en kötü ihtimale karşı hazırlanılırsa, kötü şey olsa bile bir zarar vermez. Bir bilgisayarda olabilecek en kötü şey de, (ölüme sebep olmayı şu an ihtimallerin dışında tutuyorum) yapılan çalışmaların kaybolmasıdır. Bunun en iyi önlemi de yedeklemeden geçer. Belirli aralıklarla yapılan çalışmaların, önemli kıymetli dosyaların yedekleri alınıp CDlere, DVDlere kopyalanmalı, hatta mümkünse fiziksel olarak bilgisayardan başka bir yerde tutulmalıdır (yangın, hırsızlık vs. gibi durumlar için). Güvenilen bir arkadaş, ya da işyerindeki datalar için ev güvenli yerler olabilir.

Yedeklemek derken, bilgisayarda Allah ne vediyse hergün CDlere yazmaktan bahstemiyorum. Burada kıymetli olan dataların yedeklerini almak anlamlıdır. Bir datanın kıymetli olup olmadığını anlamak çok zor değildir. Bilgisayar tarafından yaratılan datalar kıymetli değildir. Örneğin, office sistem dosyalarının yedeklenmesine ihtiyaç yoktur çünkü onlar her kurulumda o dosyalar sistem tarafından yeniden yaratılır. Onun yerine kaybolması size ızdırap veren dosyalar yedeklenmelidir. Bunlar içinden de öncelik tekrar elde edilemeyecek olanlara verilmeli. Örneğin, elinizdeki müzik dosyaları bir şekilde başkalarında da mevcut olabilir ama yazdığınız yazılar vs. telafisi imkansız şeylerdir.

Sonuç

Eğer bütün önlemlere rağmen ciddi sorunlarla karşılaştıysanız ve elinizden birşey gelmiyorsa birilerinden profesyonel yardım alın.

One Comment

Add a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.